22 Mayıs 2018 Salı

Women Short





#Women Short & Long #Undercut #Hairstyle Ideas



If you're considering getting an undercut haircut, here's your checklist: Do you like the element of surprise? Are you into your neck feeling cool? Think of yourself as an unexpected badass? If you went "check, check, check," then click through these design ideas—they're all pretty, cool, and fun spring hairstyles. Whether you're looking for a simple cropped-underneath style or a more intricate pattern to have "carved" in with special clipping tools, we've got a whole slew of suggestions for you. Think of them as a flash of quirk you can either show off with a strategic bun or completely hide when you wear your hair is down.


23 Temmuz 2016 Cumartesi


ANTİOKSİDAN KAYNAĞI OLARAK KAHVE

Gün geçmiyor ki sıklıkla takip ettiğimiz bir haber sitesi veya popüler bir dergi kahvenin antioksidan olduğuna ilişkin yeni bir haber yayınlamasın. Çok eski dönemlerde yasaklılar listesinde bulunan bu tutku yakın zamana kadar da zararlı olarak kabul ediliyordu. Peki son 20-30 yıl içinde ne değişti de artık kahvenin aslında çok faydalı olduğunu, hatta çok güçlü bir antioksidan olduğunu duymaya başladık.

Muhtemelen herkesin aklına gelen ilk açıklama şu: Reklam kokan hareketler bunlarJ

Peki kahvenin aslında yararlı olup olmadığına ve hatta bir antioksidan kaynağı olup olmadığına ilişkin olarak bilimsel kaynaklar ne diyor? Gelin bilimsel yayınların iddialarını anlaşılabilir bir dil üzerinden okuyalım…

Öncelikle “Oksidasyon ve antioksidan nedir?” sorusunu cevaplamak konuyu anlamayı kolaylaştıracaktır.

Oksidasyon kısaca canlı ve cansız tüm varlıkların oksijenle etkileşime girmeleri sonucunda yapılarında meydana gelen bozulmayı ifade etmektedir. Yani vücudumuza giren oksijen belli kimyasal tepkimeler sonucunda protein ve DNA yapımıza ve dolayısıyla hücrelerimize zarar verebilmektedir. Bu durumda da yaşlanma hatta daha hızlı yıkım türleri olan kanser ve diğer hastalık türleri ortaya çıkmaktadır. Yani bir bakıma paslanıyoruz da diyebiliriz. Bu yıkım sürecini yavaşlatmak konusunda bize yardımcı olan maddeler ise antioksidan olarak adlandırılır.[1]

Antioksidanlar maalesef vücudumuzda üretilemiyor, bunları sadece tükettiğimiz ürünler üzerinden sağlayabiliyoruz. İşte bu noktada da satış politikaları devreye giriyor. Örneğin C vitamini gerçekten güçlü bir antioksidan.[2] Ancak reklam piyasası bir antioksidan olarak kahveye verdiği değeri hiçbir zaman portakala vermiyor. Peki neden? Cevap yine tahmin edebileceğimiz gibi kar oranının düşük olması tabii ki. Her neyse… Anti-kapitalist savrulmalardan sıyrılıp kahvenin antioksidan olarak etkisine geçelim biz...

Kahvenin antioksidan özelliğine dair pek çok bilimsel çalışma bulunmaktadır. Ancak günlük haberlerde görüldüğü üzere bu özelliğin “Kahve antioksidandır.” diyerek geçiştirilmesi sığ bir yaklaşımdır. Çünkü kahvenin antioksidan özelliğini, kahveyi bir bütün olarak ele almaktansa bileşenleri bazında değerlendirmek gerekmektedir.

Örneğin Amerikan Kimya Birliği’nin (AKB) bir araştırmasına göre kahvenin içinde bulunan “kafeinin” antioksidan özelliği çok kuvvetlidir. Ancak araştırmada çay ve kakao içinde bulunan kafeinin de aynı şekilde antioksidan özelliğinin bulunduğundan ayrıca bahsedilmektedir.[3]

AKB’nin bir başka araştırmasında ise kahve demlendikten sonra artakalan telvenin antioksidan özelliğinin de oldukça yüksek olduğundan bahsedilmektedir. Araştırmada telve bakımından dikkate alındığında espressonun artık olarak çıkan antioksidan miktarının moka cezvesi tipi demliklerde artık olarak çıkan antioksidandan daha yüksek olduğu belirtilmektedir.[4] Ancak bu araştırmanın bir de Türk Kahvesi için yapılması gerekmektedir. Çünkü biliyoruz ki telvesi ile birlikte tüketilen tek kahve Türk Kahvesidir. Bu bakımdan Türk Kahvesinin -en azından telvesi dikkate alındığında- diğer kahve çeşitlerinden daha değerli olduğunu söylemek mümkündür.

Bir başka araştırmanın sonucu ise kahvenin kimyasal yapısının %6-%12’lik kısmını oluşturan klorojenik asit’in çok önemli bir antioksidan olduğu yönünde. Araştırma sonucunda özellikle orta derecede kavrulmuş –medium roast- kahve içinde klorojenik asit’in en yüksek düzeyine ulaştığı saptanmıştır. [5]

Yine ABD’de yapılan bir araştırmada ise kahve ve kafeinin antioksidan etkisinin bulunduğu ve kahvenin günde iki-üç kap tüketilmesi halinde alınacak 170-375 mg kafeinin erkeklerde ereksiyon bozukluklarını azaltacağı sonucuna ulaşılmıştır.[6]

Görüldüğü üzere en çok dikkat çeken araştırmaların ortak paydası hepsinin kahvenin faydalı yönlerine yoğunlaşıyor olmasıdır. Hatta alıntılanan bu araştırmalarda kahvenin zararlarına yönelik herhangi bir vurguya dahi rastlanmamıştır. Diğer taraftan araştırmalarda; ele alınan kahve çekirdeğinin türü, kavrulma derecesi gibi hususlara hiç değinilmemiştir. Eee o zaman atalarımızın sözünü bir kez daha hatırlamakta fayda var: “azı karar çoğu zarar.”           



[1] Metallerden Hücrelere Bir Efsane Antioksidanlar, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, sf 58-61, Dr. Özlem EKİNCİ

        

6 Ocak 2016 Çarşamba

4 Ocak 2016 Pazartesi

KAHVE ÇEKİRDEĞİNİN ŞÖHRET YOLCULUĞU

Kahvenin asıl memleketi bugün Etiyopya olarak bilinen Habeşistan'dır. Kahve'den bir şifa kaynağı olarak yazılı bir eserde ilk bahseden ise Fars asıllı doktor Zekeriyyâ er-Râzî'dir (M.S. 920) Aslında Habeşlilerin bu tarihten önce de kahvenin etkilerinin farkında oldukları ve kahve çekirdeklerini kaynatarak içtikleri söylenmektedir.Ancak kahve çekirdeklerinin ünlü olmak için o dönemde bilimin hızla geliştiği İslam coğrafyasında tüketilmeyi beklemeleri gerekecektir.